Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, geçen hafta kadına karşı şiddetin önlenmesi için meclis açılır açılmaz hazırladıkları kanun tasarısını tanıttı. Bu tasarıda, kadına karşı şiddete sıfır tolerans politikasıyla yola çıkıldığı, devlet kurumlarının kadına karşı şiddet ihbarlarını titizlikle değerlendirerek kadına sahip çıkacağı, kadını her türlü şiddete karşı korumak için yapılması gereken yasal ve kurumsal alt yapının oluşturulacağını anlattı.
Bakanın bu açıklamasını ve hazırlanan yasa tasarısının içerik itibariyle talepleri karşılar nitelikte olduğunu, yasal düzenleme kadar yasayı uygulayacak kişilerin de kadına karşı şiddet meselesi konusundaki algılarının değiştirilmesi ve ciddi bir eğitimden geçirilmeleri gerektiğini önceki yazımda belirtmiştir. Tam bu konular konuşulurken Hatay Dörtyol’da hepimizi insanlığımızdan utandıracak Ceylan Soysal’ın ölüm haberi geldi.
Ceylan Soysal 21 yaşında genç bir kadındı. Suçu ise hayırsız bir insanı severek onunla evlenmesi, daha sonra da terk edilmesinden dolayı baba evine dönmesiydi. Baba evine dönen Ceylan Soysal aile meclisi kararıyla infaz edildi. Ceylan Soysal’ın öldürülmesi olayı sadece bir töre cinayeti denilip kapatılacak bir olay değildir. Bu işin içinde olan insanların tutuklanması ve yargılanmaları sonunda cezalandırılmaları ile bu cinayet çözülmüş sayılmaz. Ceylan Soysal’ı öldürme kararı alanlar TCK’na göre töre saikiyle suç işlendiği için en ağır cezalandırma olan müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacaktır. Sadece bunların cezalandırılması ile mi yetinilecektir?
KAMUOYU BU SORULARIN YANITLARINI BEKLİYOR
Ceylan Soysal evliyken eşinden şiddet görmüş mü? Eşi evi terk ettiğinde resmen boşanma davası açılmış mı? Açılmışsa sonuçlanmış mı? Sonuçlanmamış mı? Bütün bunlar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından görevlendirilecek müfettiş ile titizlikle araştırılmalı, bu süreçlerde kamu görevlilerinin ne tür önlemler aldıkları, bu önlemlerin uygulanıp uygulanmadığı kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
Ceylan Soysal’ın ölümünde ihmali olan, başta bir boşanma davası varsa bu boşanma davası sürecinde Medeni Kanunun kendisine yüklemiş olduğu davanın açılması ile birlikte alınması gereken önlemleri almakla görevli hâkimi böyle bir karar verdi mi? Hâkim tarafından verilen bir karar varsa, kararı uygulamakla yükümlü olan Cumhuriyet Savcısının ve bu kararın takipçisi olması gereken polisin, görevlerinin ifasında bir kusurları var mı yok mu? Bu hususlar araştırılarak ihmali olanların en ağır şekilde cezalandırılmaları ve bu cezanın örnek olması için ihmali olanların teşhir edilmesi gerekir.
ART ARDA GELEN CİNAYETLER TRAVMA YARATTI
Ceylan Soysal cinayetinin oluşturduğu travmanın etkisi geçmeden, Ankara’da evinde iki çocuğunun gözü önünde boşanma davası açtığı eşi tarafından öldürülen Naile Ekinci’nin haberi medyaya düştü.
Naile Ekinci’nin hikâyesi ise daha vahim. Çünkü ortada bir boşanma davası var. Bu boşanma davası kapsamında katil eş hakkında alınmış bir evden uzaklaştırma kararı bulunmakta ve bu cezanın takibi için mahalli karakolda evrak bulunmakta. Naile Ekinci’de eşi tarafından öldürüleceği tehdidinden dolayı polise sık sık ihbarda bulunuyor. Polis bu ihbarların hiçbirini ciddiye almıyor. Bu ihbarlara rağmen gerekli güvenlik önlemleri alınmadığından Naile Ekinci çocuklarının gözü önünde öldürülüyor.
ANKARA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN HESAP SORULMALI
Polis, Naile Ekinci’nin evine geliyor. Kocasından korumak için değil, Naile Ekinci’nin cenazesini almak için. Şimdi Naile Ekinci cinayetinin hesabı, mahkemece verilen karara rağmen onu korumayan Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden sorulmalıdır. Devlet, kadını gerçekten koruyacaksa, kadına karşı şiddeti önlemek yönünde iradesi varsa ve şiddete sıfır tolerans göstereceğini ortaya koymak istiyorsa bu konuda kusuru olan Ankara Emniyet Müdürünü görevden alarak işe başlayabilir. Sayın Bakan bu konuda görevden almayla işe başlamazsa, bu cinayetleri duymaya devam edeceğiz.
Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre 2002 yılında öldürülen kadın sayısı 66 iken bu sayı 2009 yılına gelindiğinde %1400 oranında artmıştır. Adalet Bakanlığı kayıtlarına istatistik bilgi olarak girmeyen emniyet ve jandarma kayıtlarına göre 2010 yılında toplam 1550 kadın eşleri, babaları, kardeşleri, kuzenleri, amcaları, sevgilileri ve yakın çevrelerindeki şahıs ve çeteler tarafından öldürüldü.
Bu sayı 2011 yılının ilk beş ayında ise 770′dir. Bu istatistiklere Doğu Ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki birçoğu intihar süsü verilerek işlendiği bildirilen, delili olmadığı için cezai sorumluluğu bulunamayan namus cinayetleri de dâhil değildir.
Kadın cinayetlerini protesto için 24 Temmuz Pazar günü İstiklal Caddesinde yapılan yürüyüşte, protestocuların her birinin elinde iki kadın resmi vardı. Bu manzara dahi bugüne kadar öldürülen kadın sayısının ne kadar fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Ceylan Soysallar, Naile Ekinciler, Ayşe Paşalıları kaybettik. Onları geri getiremeyiz; ama bundan sonra başka kadınların onların akıbetlerine maruz kalmaması için bakan Fatma Şahin’in derhal soruşturma açması ve ihmali olanları görevden alarak işe başlaması gerekir.