Şanlıurfa E tipi kapalı cezaevinde çıkan yangının, basit bir adi olay olarak geçiştirilecek nitelikte görülmesi büyük bir hatadır.
Yapılan ilk açıklama vantilatör tartışması sonucu olayların başladığı şeklindedir. Bu açıklama yetkililerin meseleye nasıl baktıklarını gösteriyor. Yanlış yerden bakıldığı için yanlış teşhis konuluyor.
Kapalı cezaevi C-15 koğuşunda çıkan yangında,13 kişi yanarak can verdi. Yapılana açıklamada koğuşun kapasitesinin 8 kişi olduğu, ancak koğuşta 18 kişinin kaldığı, ayrıca cezaevinde toplam kapasitenin 3 katı oranında hükümlü ve tutuklunun kaldığı belirtiliyor.
8 kişilik koğuşta 18 kişi kalıyorsa bu kişilerin arasında kavganın ve tartışmanın kaçınılmaz olduğu bir gerçektir. İçeride yatanların gerek yer kavgası gerekse tuvalet, banyo, yemek ve bulaşık sırası yüzünden sık sık tartıştıkları, birbirleri ile kavga ettikleri bilinen bir durumdur.
Adalet bakanı , Şanlıurfa Cezaevinde olay sonrasında yaptığı inceleme sonucunda “….bu süreçte ihmal varsa üstüne gideceğiz, görevi kötüye kullanma ve savsaklama yapanlar hakkında işlem yapacağız, üstünü örtmeyeceğiz…” şeklinde açıklama yapmıştır.
Bakan bu açıklaması ile sorumluların cezalandırılacağını kamuoyu önünde taahhüt etmiştir. Sadece bir taahhüttür. Bağlayıcı olup olmadığını ilerleyen zamanda göreceğiz.
Hatırlatayım Pozantı cezaevinde ortaya çıkan cinsel saldırı olayları ile ilgilide aynı açıklama yapılmıştı .Fakat daha ortada bir şey yok. O olayı da hatırlatmış olayım!
ÖLÜMLERDEN KİM SORUMLU
Ceza ve güvenlik tedbirleri kanununa göre cezaevlerinin yönetim ve denetimi, Adalet Bakanlığı tarafından yürütülür. Cezaevlerinde idari olarak cezaevi müdürü bulunur. Cezaevi müdürünün tüm işlemleri ile cezaevindeki hükümlü ve tutuklularla ilgili infaz durumları, cezaevinin bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcılığınca takip edilir.
Cezaevinin bağlı olduğu Başsavcılık da işbölümünde bir savcıyı cezaevinde görevlendirir. Cezaevi Savcısı olarak görev yapan savcı cezaevindeki tüm işlerden sorumludur.
Adalet Bakanlığı bünyesinde ceza ve tevkif evleri genel müdürlüğü bulunmaktadır. Bu genel müdürlük üzerinden tüm kontrol ve denetim Adalet Bakanlığı tarafından yapılır.
Bu hiyerarşik yapılanmaya baktığımızda cezaevinde meydana gelen olaylarda sorumluluğun, alttan üste doğru; cezaevi müdürü, cezaevinden sorumlu savcı, cezaevinin yargı çevresi olarak bağlı olduğu Cumhuriyet Başsavcısı ile cezaevlerinin yönetim ve denetiminin siyasi olarak bağlı olduğu Adalet Bakanıdır. İşte gerçek sorumlular bunlardır!
Aynı hiyerarşide bulunan bu sorumlular, soruşturma ve incelemeyi kendileri yapacaklarından dolayı yangının gerçek sebebinin ortaya çıkması mümkün değildir. Bu yangında, yangının gerçek sebebi öğrenilmek isteniyorsa Adalet Bakanının istifa etmesi ve hiyerarşik sıralamada yer alan Cumhuriyet Başsavcısı, Cezaevi Savcısı ve Cezaevi Müdürünün soruşturma sürecinde görevden el çektirilmeleri gerekir.
Adalet Bakanlığının müfettişleri tarafından yapılacak bir idari soruşturma ve cezaevinden sorumlu savcının yapacağı adli soruşturma ile gerçeklerin ortaya çıkması mümkün mü? Zaten kendilerinin bu işleyişte kusurları bulunduğu için soruşturmalarda gerçeği ortaya çıkarmaları mümkün değildir. Gerçek bir soruşturma yapılmalıdır. Soruşturma süreci insan hakları örgütleri ile paylaşılarak sürdürülmelidir. Kapalı devre yapılacak bir soruşturmada hiçbir sonuç çıkmayacaktır.
Ayrıca kamu görevlileri hakkında Soruşturma İhmali davranış ile ölüme sebebiyet vermekten yapılmalıdır. Çünkü ihmali davranışlar ölümlerin meydana gelmesine neden olmuştur. Olay görevi kötüye kullanmaktan öteye bir fiildir.
CEZAEVLERİNİN GENEL DURUMU
Türkiye’de cezaevlerinde büyük sorun var. Sadece Şanlıurfa cezaevinde 8 kişilik koğuşa 18 kişinin kalması sorunu değildir. Özellikle kapalı cezaevlerinde birçoğunda durum aynıdır. Cezaevleri pimi çekilmiş bomba gibidir. Tekirdağ T-tipi cezaevinde koğuşlar kapasitelerinin 4 katı tutuklu ve hükümlü ile doldurulmuştur.
Tekirdağ cezaevinde haftada yarım saat sıcak su aktığı, bu sürede 20 kişinin temizlik ihtiyacının giderilmesinin istendiği, nerdeyse iki kişi bir yatakta yatacak şekilde iç içe yatırıldıkları bir gerçektir. Bu durum sadece Tekirdağ da değil Türkiye’ deki pek çok cezaevinin gerçeğidir.
Türkiye de cezaevleri tutuklularla doldurulduğu için hükümlülere artık yer kalmamıştır. Bundan birkaç hafta önce Adalet Bakanı gazetecilere Silivri Cezaevini gezdirmişti. Tabi sadece toplumda görünmesi istenen alanlar gösterildiği için cezaevleri nerdeyse tatil köyü gibi lanse edilmişti. Hâlbuki koğuşlara bakılsaydı, ziyaretçi alanları görülseydi, Şanlıurfa’daki yangının ayak seslerinin işitilirdi.
CEZA İNFAZININ AMACI
Ceza infazında temel amaç, hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici nedenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak; hükümlünün yeniden sosyalleşmesini sağlamak ve toplumsal kurallara uyumunu kolaylaştırmaktır.
Bu amaca, kapasitesinin üstünde mahkûm barındırılan cezaevlerinde mümkün değildir. Hükümlü ve tutuklunun ilkel çağlardaki gibi bir anlayışla cezaevlerine doldurulduğu koğuşlarda, ıslahın sağlanamayacağı bir gerçektir.
Kanunda yazılı olan cezaevi tanımı ile uygulamadaki cezaevi tamamen birbirlerinden farklıdır. Fiziki koşullardaki eksiklik dışında bir de cezaevindeki yönetim anlayışından kaynaklı ilkel uygulamalar sebebi ile cezaevleri cehenneme dönmüştür.
Cezaevlerinin mevcut fiziki koşulları ile yönetsel anlayış derhal gözden geçirilip iyileştirme yapılmazsa Şanlıurfa cezaevinde yaşanan olayların daha büyüğünü başka cezaevlerinde yaşayacağımız günler çok ta uzak değil.