24. dönem milletvekili seçiminden sonra toplanan mecliste yemin krizi hala aşılamadı. CHP’nin meclise katılıp yemin etmemesi, BDP destekli milletvekillerininse meclise gelmeyerek meclisi boykot etmesi yasama faaliyetlerinin bu şartlarda yapılıp yapılamayacağını gündeme getirdi.
Milletvekillerinin yasama faaliyetlerine katılabilmesi için yemin etmeleri gerekir. Milletvekili yemini 1924 Anayasası’nın 16. maddesi “mebuslar meclise iltihak ettiklerinde şu şekilde tahrif olunurlar”, 1961 Anayasası’nın 77. maddesi “TBMM üyeleri göreve başlarken şöyle ant içerler…”, 1982 Anayasası’nın 81.maddesi “TBMM üyeleri göreve başlarken şöyle ant içerler…” Milletvekili yemini Cumhuriyet tarihinde tüm anayasa metinlerinde anayasal bir zorunluluk olarak konulmuştur.
Anayasal zorunluluğu yerine getirmeyen milletvekillerinin yasama faaliyetlerine yani meclis çalışmalarına katılmasının mümkün olmaması nedeniyle oluşan krize, başbakanın kendi partisinin grup toplantısında milletvekillerine hitaben söylediği “muhalefet meclis çalışmalarına katılmasa da biz çalışmalarımıza devam ederiz” şeklindeki çıkışı, yemin boykotunu sürdüren CHP ve BDP cephesinde daha büyük bir infiale yol açtı.
Meclisin toplanma ve çalışma yeter sayısı ile birlikte çalışma şekli anayasa ve meclis içtüzüğüyle düzenlenmiştir.1982 Anayasa’nın 95. maddesi “TBMM, çalışmalarını, kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre yürütür. İçtüzük hükümleri, siyasi parti gruplarının, Meclisin bütün faaliyetlerine üye sayısı oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenir. Siyasi parti grupları , en az yirmi üyeden meydana gelir” meclisin çalışma şeklini iç tüzükle düzenleneceğini belirtmiş, siyasi parti guruplarının meclis komisyonlarına üye vereceği, meclis parti guruplarının en az yirmi kişiden oluşacağı düzenlenmiştir.
Meclis iç tüzüğünde siyasi parti guruplarının meclis komisyonlarına üye vermemesi, komisyon çalışmalarına katılmamaları halinde komisyonların kurulmasını ve yasama faaliyetlerini yürütmesini engelleyen herhangi bir düzenleme yoktur. Yani komisyonun kurulması için gerekli olan yeter sayıda üye varsa herhangi bir parti gurubunun meclis komisyonuna üye vermemesi komisyon kurulmasına engel olmadığı gibi komisyon kurulur ve çalışmasına başlar.
Meclisin kaç üyeyle toplanacağı ve en az kaç kişiyle karar vereceği Anayasa’nın 96.maddesinde düzenlenmiştir. “Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz” şeklindeki maddede sayısal orana bakıldığında, muhalefet meclise gelmese dahi iktidar partisi olan AKP 327 milletvekili ile meclis toplantı yeter sayısı ve karar yeter sayısını tek başına sağlayabilecektir.
İktidar partisi bugünden itibaren başkanlık divanı oluşturulduktan sonra meclis içtüzüğünde belirtilen bütün komisyonları kurarak komisyonlara üye seçimlerini gerçekleştirip faaliyetlerini sürdürebilir. Başbakanın gelmezlerse gelmesinler çıkışı partisinin sahip olduğu milletvekili sayısına güvenerek yaptığı bir çıkıştır. Hukuken meclisi çalıştırabilir.
Komisyonlarda üye çoğunluğu kendilerinde olacağından gerekli çalışmaları komisyonlardan geçirip genel kurulda Anayasanın 96.maddesinde belirttiği üye tam sayısının üçte biri ile toplantıları yapıp kanunları meclisten geçirebilir. Daha önceki yasama döneminde Anayasa değişikliği çalışmaları yapılırken CHP Anayasa komisyonunda bulunmayarak, komisyonun çalışmasını engellemek istemiş fakat iktidar partisi çoğunluğu elinde bulundurduğu için bu değişiklikler komisyondan geçmiştir. Daha öncede bu örnekler olduğu için iktidar partisi sayısal çoğunluğa sahip olduğundan muhalefet partisine gerek duymadan bu çalışmalarını sürdürebilir.
Hukuken meclisi çalıştırması mümkün olan iktidar partisi muhalefeti görmezden gelerek muhalefetin boykotunu dikkate almadan yapacağı yasama faaliyetinin halk nezdindeki meşruiyeti sürekli tartışılacaktır. Meşruiyet tartışması gölgesinde yapılacak çalışmaların toplumsal karşılık bulmayacağı, siyaseten sürekli tartışılacağı kuşkusuzdur. Muhalefetsiz mecliste yapılacak yasama faaliyetleri toplumu kamplara bölecek, toplumun bir kısmında var olan ayrışma düşüncesini hızlandıracak ve geri dönülmez bir yola sokacaktır. Hukuken doğru olan bir şeyin siyaseten kabul göreceği ve doğru olacağı sonucunu doğurmaz. İktidar üreteceği çözümlerde bu prensibi dikkate alarak adım atmalıdır.
İktidar partisi bu sayısal çoğunluğun verdiği muktedir olmanın gereği olan toplumun her kesimini kucaklama, herkesin söylemini dikkate alma duygusunu yansıtarak kaygıları gidermeli ve bu kapsamda öncelikle muhalefetin boykotuna neden olarak görülen tutuklu milletvekilleri ile ilgili olarak yasal düzenleme yapacağını söyleyip, çözüme kapı aralamalı ve muhalefeti meclisin içine çekmeye çalışmalıdır.
İktidar partisinden beklenen bu olgun tutum yerine, iktidarın halkın verdiği desteği kaba bir güç gösterisi olarak yansıtması ve bu şekilde davranışta bulunması toplumsal barış ve huzuru bozmak isteyen kesimlerin farkında olmadan önlerini açacaktır. Bu yüzden Başbakan ve kurmaylarının bu durumu görerek bir an önce çözüm için adım atmaları ve krizi sonlandırmaları gerekir.