Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK’ün Ergenekon davasında tanık olarak dinlenmesi, davanın geldiği aşamada önemli bir delilin tamamlanması olarak değerlendirildi.
Hilmi Paşa’nın beyanları davanın tarafları olan sanık avukatları ve Cumhuriyet Savcıları tarafından farklı şekilde değerlendiriliyor.
İddiaya göre darbe girişimlerinin en yoğun olarak yaşandığı dönem Ak Parti’nin iktidara geldiği 2002 ile 2004 yılları arasındaki dönemdir. Diğer tarafta bu girişimleri de Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök’ün önlediği.
Cuntacılarla ve darbecilerle Özkök Paşa’nın tek başına mücadele ettiği, darbeyi önlediği tespiti çok da gerçekçi bir değerlendirme sonucu yapılmış bir tespit değil.
Hilmi Paşa Ak Parti’nin iktidara gelmesinin kendisi dâhil tüm TSK’yı tedirgin ettiğini açık bir şekilde ifade etti. Ak Parti’ye karşı bir takım önlemlerin alınması için fikir jimnastiklerinin yapıldığı, gerek kapalı kapılar ardında gerekse ordunun üst komuta kademesinin genel toplantılarında Ak Parti’nin gündem konusu olduğunu Paşa nın ifadelerinde anlaşılıyor.
Ancak bu tedirginliğin ve konuşmaların, darbeye teşebbüs seviyesine varıp varmadığı, Hilmi Paşa’nın ifadelerinden anlaşılamıyor. Paşa, ya gerçeği gizliyor ya da Ergenekon davası karşısında farklı tavır takınan her iki kesime de mavi boncuk dağıtıyor. İfadelerinde net bir şekilde sonuca götürecek bilgileri ortaya koymuyor.
ÖZKÖK NE SÖYLEDİ?
Hilmi Özkök’ün mahkemede tanık olarak ifade verirken kullandığı üsluba kamuoyu çok da uzak değil. Özkök bilinen, yumuşak, suya sabuna dokunmayan üslubuyla bir takım mesajlar vermeye çalıştı. Ama bu mesajların ne olduğu tam anlaşılamadı. Çünkü paşa anlattıkları tam anlaşılmasın diye elinde geleni yaptı.
Özkök İfadesin de “Ergenekon şemasını gördüm, yakamoz, ayışığı darbe planlarını okudum , 2003 yılında genelkurmayda yapılan toplantıda Muhtıranın tartışıldığını, sonrasında muhtıra sözünün bir teklif olarak değil de, fikir jimnastiği olarak ortaya atıldığını” söyledi.
Devamında “Yakamoz ve ayışığı’’ sunumlarını Kara Kuvvetleri Komutanıyla paylaştığını, astlarını tedirgin etmemek için soruşturma başlatmadığını söyledi. Jandarmanın yapmış olduğu usulsüz dinlemeleri, jandarmanın istihbarat başkanı ve teknik daire başkanıyla paylaştığını ve onları uyardığını söyledi. İlk gün bu ifadeleri verirken hepimiz bir şeyler aydınlanıyor diye düşündük. Ama ertesi gün, sanık avukatları ve savcının sorularına verdiği cevaplar ile ilk gün verdiği bilgilerin güvenirliğini yok etti.
Özkök, iki gün süren ifadesinde söylediği bu ve buna benzer birçok sözü, sanık avukatlarının sorusu üzerine tevil etti, düzeltti, soruların ve cevapların altlarına şerhler koydu; iki günün sonunda ne darbe teşebbüsü var dedi, ne de yok dedi. Açıkçası söylediklerinden davayı olumlu ya da olumsuz etkileyecek hiçbir şey çıkmadı.
Paşa’nın ifadelerinde sadece bir şey netleşmiş oldu: Halk arasında var olan fişlenme ve dinlenme kuşkusunun, en üst düzeyde doğrulanması. Paşa, Jandarmanın Usulsüz dinlemeler yaptığını söyledi.
DARBEYİ ENGELLEYEN KAHRAMAN
Ergenekon soruşturmasını başlatan savcı Zekeriya Öz’ün, Hilmi Özkök için “Darbeyi tek başına önleyen kişidir” , “Özkök Paşa, demokrasi kahramanıdır.” gibi iltifat içerikli sözleri basında yer aldı. Bir anda Özkök, iktidarı destekleyen, kamuoyunda “darbeyi önleyen komutan” olarak anılır oldu.
Bu kadar büyük payeyi Özkök Paşanın hak ettiğini düşünmüyorum. Evinden sefer tası ile karargâhına yemek taşıyan, kendi gölgesinden korkan bir komutandan, kahraman olmaz.
Ak Parti iktidara geldiğinde, genelkurmay başkanlığı koltuğunda Hilmi Özkök’ün oturuyor olması, Ak Parti iktidarı için bir şans olabilir.
Yaşanan süreç bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Özkök’ün duruşu, TSK’da bir kesimin hayallerinin gerçekleşmesinin önünde önemli bir engel olmuş olabilir. Ama bu engelleme Özkök Paşanın demokrasi kahramanı, darbe karşıtı bir adam olduğundan dolayı değildir.
Darbe hayalleri kuranların, hayallerinin kursaklarında kalmasında darbecilerin beceriksizliği ve birbirine olan güvensizlikleri etkili olduğu kadar, tabii ki büyük ağabeyin, yani Amerika’nın destek vermemiş olması da etkilidir.
Özkök’e kahramanlık sıfatı yakıştıranlar dikkat etmeliler ki; bu ülke gerçek olmayan kahramanlardan çekti. Görevini yaparken korkularına mağlup olduğunu açıkça ifade eden bir insanın kahraman olması mümkün değildir.
Özkök Paşa koltuğunu korumaya çalışan maslahatçı, suya sabuna dokunmayan, klasik bir genelkurmay başkanıydı.
ÖZKÖK’ÜN TANIKLIĞI ERGENEKON DAVASINI NASIL ETKİLER?
CMK’da, ceza yargılamasının her aşamasında dava konusu suçun aydınlığa kavuşturulması için delil toplanabilir.
Tanık dinlenmesi, ceza yargılamasının delillerinden biridir. Bir davanın sonucunu, tek başına bir tanık ifadesi ne olumlu ne de olumsuz yönde değiştiremez. Ancak tanık ifadesi diğer delillerle örtüştüğü takdirde hükme esas alınır.
Tanığın paşa olması, ifadesinde vermiş olduğu bilgilerin diğer deliller karşısında üstün olmasını sağlamaz. Gazetelerde haber olan “Hilmi Özkök ifade verdi, artık her şey netleşti” şeklindeki yazılar ceza yargısının gerçeğiyle çelişiyor. Usul Hukukuna uygun olan, Özkök’ün beyanlarının dosya içerisindeki diğer delillerle örtüşmesi halinde, hükme esas alınması olacaktır.
Özkök Paşanın ifadesinin diğer ifadelerden farklı bir değer ifade edip etmediği, Ergenekon davası bittiğinde mahkeme kararında görülecektir.