BDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusu ısıtılarak yeniden siyaset gündemine getirildi. Ortada sıcak bir gündem yokken dokuz BDP’li vekilin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin fezlekelerin meclis gündemine alınması, Kürtlerin ne kadar kaygın bir zemin de siyaset yaptığını gösterdi.
Başbakan Erdoğan, PKK ile kucaklaşanların mecliste bulunmalarının rahatsızlık verdiğini söyleyerek BDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmalarına yönelik işareti vermişti. Bu işaretten hemen sonra Adalet Bakanlığı’nda bekleyen fezlekeler apar topar meclise gönderildi. Meclis başkanlığı ise gelen fezlekeleri bekletmeden karma komisyona havale etti.
Meclis Anayasa ve Adalet Komisyonu’nda oluşan karma komisyon başkanı Burhan Kuzu, komisyona gelen fezlekelerle ilgili ihsas-ı reyde bulunarak dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini söyledi.
Kuzu’nun bu açıklamasına bakılırsa, karma komisyon dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde karar vererek dosyaları meclise gönderecek. Ne oldu da sadece BDP’li dokuz vekilin dokunulmazlık dosyası meclis gündemine taşındı. Aslında bu sorunun cevabını süreci başlatanlar da bilmiyorlar. Ya da bilmiyormuş gibi davranıyorlar. Kamuoyunu aydınlatacak nitelikte açıklama yapmıyorlar.
Milletvekilleri ile ilgili hazırlanmış 900 fezleke bulunmaktadır. Bu fezlekelerin 660’ı BDP’li milletvekillerine aittir. Sayısal olarak bakıldığında BDP’li vekiller birer suç makinesi gibi görünüyorlar. Dosyaların içeriğine bakıldığında ise isnat edilen suçların tamamına yakını yürüttükleri siyasi faaliyetleri ile ilgilidir. Diğer partili vekillere ait olan geri kalan 300 dokunulmazlık dosyası ise çoğunluğu Ceza Yasası’nda yüz kızartıcı suçlar olarak tanımlanan “zimmet, irtikap, dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma, hileli iflas…” gibi suçlardan oluşuyor.
Sadece Kürt siyasetinin temsilcisi olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırıp diğer vekillerin dokunulmazlıklarına dokunulmuyorsa bu çifte standarttır.
Dokunulmazlık dosyalarına konu olan suçun ne olduğunu kısaca hatırlatayım. 20 Ağustos 2012 tarihinde Şemdinli’de bir gurup BDP’li vekilin yolu PKK’lılar tarafından kesilmiş, konvoydaki milletvekilleri ile yolu kesen PKK’lılar kucaklaşmıştı. Bu kucaklaşma görüntüleri üzerine Savcılıkça başlatılan soruşturma sonucunda terör örgütüne yardım etmek suçundan vekiller hakkında fezleke hazırlanmıştı. Savcılık bu buluşmanın tesadüfi olmadığını, BDP’li vekillerin yolunun kesileceği konusunda bilgileri olduğu halde buluşma yerine gittiklerini söylüyor.
BDP’lilerin PKK’lılarla kucaklaşması sağduyuya sahip herkesin kınayacağı bir görüntüdür. Bir eylemin kınanmayı gerektirecek nitelikte olması suç olmasını gerektirmez. Sadece PKK’lılarla kucaklaşmanın tek başına suç olması söz konusu değildir. Burada üzerinde durulması ve eleştirilmesi de gereken husus Ağustos ayı, gündüz vakti, ana güzergah olan bir yolun terör örgütü tarafından kontrol ediliyor olması ve hakimiyetin terör örgütünde bulunuyor olmasıdır.
Devlet yol güvenliğini sağlamıyorsa o yol üzerinde silahıyla gelmiş terör örgütü üyesine, yoldan geçen vatandaşına neden karşı koymadın şeklinde soru soramaz. Yolun güvenliğinin sağlanamamış olmasının hesabı sorulmalıdır.
Burada Kürt vekillerle ilgili düzenlenen fezleke tamamen haksızdır. Başka yerdeki fiilleri, sözleri terör örgütüne yardım olarak nitelendirilebilir. Ama sadece o kucaklaşma görüntüleri, bugün hükümetin 4. yargı paketiyle değiştirmeye çalıştığı Terörle Mücadele Kanunu’ndaki terör tanımına göre dahi örgüte yardım olarak ya da terörü övme suçu olarak nitelendirilemez. Bu kadar açık bir duruma rağmen dokunulmazlıklar kaldırılıp BDP’liler yargının eline veriliyorsa bunun arka planında başka şeyler vardır.
Hukuki Süreç Nasıl İşleyecek?
Anayasa’nın 83. maddesi yasama dokunulmazlığını düzenlemiş. Buna göre; milletvekili üyelik sıfatı devam ettiği müddetçe hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Kovuşturma yapılabilmesi için meclisin yapılan suçlamayla ilgili dokunulmazlığı kaldırması gerekir.
Suç ihbarını alan savcılık soruşturma konusu olan eylemle ilgili delil ve belgeleri toplar, bunları bir fezlekeye bağlar, bu fezlekeyi Adalet Bakanlığı’na gönderir, Adalet Bakanlığı bu fezlekeleri meclis başkanlığına gönderir, meclis başkanlığı da fezlekeleri Adalet ve Anayasa Komisyonu’nun dan oluşan Karma Komisyon’a havale eder. Karma Komisyon incelemeyi bitirdikten sonra hazırladığı raporla fezleke genel kurula gelir. Genel kurul dokunulmazlığın kaldırılıp kaldırılmayacağına karar verir. Süreç bu şekilde işler.
Dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında iddianame hazırlanır ve dava görülür. Dokunulmazlık hangi suç dosyası için kaldırılmışsa sadece o suçtan dolayı yargılama yapılır. Başka suçlamalar için dokunulmazlık yine devam eder. Mecliste yapılacak dokunulmazlık oylamalarında siyasi partiler gurup kararı alamazlar. Milletvekilleri bu konuda serbest hareket ederler. Burada korunmak istenen dokunulmazlığın sağladığı güvencenin hukuksal anlamıdır.
Dokunulmazlık mecliste bugüne kadar 94 yılındaki DEP’lilere yönelik uygulama dışında milletvekilleri için hep devam etmiştir. Fezlekeler genelde dönem sonuna bırakılmıştır.
BDP Üzerinden Milliyetçi Tabana Oynanıyor
BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmaya çalışan iktidarın, diğer taraftan cezaevindeki “Öcalan’la görüşürüz” söylemini çekinmeden dile getirmesi büyük bir çelişkidir. Aynı iktidar kamu hizmetinin sunumunda Kürtçe’nin kullanılmasının önünü açmaya yönelik yasa çalışması yapıyor. Anadilde savunma düzenlemesi yapıyor. Terörle mücadele kanununda terör tanımının yeniden yapılması gerektiğine ilişkin Avrupa Birliği’nin uyarıları doğrultusunda çalışma yapıyor.
Bu olumlu gelişmeler yaşanırken Kürt siyasetinin temsilcilerini meclisten atmaya çalışmasını anlamak zor. Bu nasıl bir çelişki. Bir taraftan PKK’nın kendisi ile İmralı ve Oslo’da görüşeceksin, diğer tarafta PKK ile organik bağı var diye siyaset yapmaya çalışan insanları siyasetin dışına iteceksin. Bu strateji normal bir siyasi stratejinin ürünü olamaz.
Hükümetin kafası bir yerde karışmış. Bu karışıklığı izah etmeye çalışırken hiç de inandırıcı olamıyorlar. Kendileri de vesayetçi anlayıştan muzdarip olduklarını her fırsatta dile getiriyorlar. 94 yılında Leyla Zana ve arkadaşlarını meclisin kapısında polise teslim eden, Kürtleri tanımayan vesayetçi anlayış değil miydi? Bugün yapılan ise bu anlayıştan ne farkı var?
Bitmek üzere olan örgüt Zana ve arkadaşlarının siyaset dışına itilmesiyle yeniden hayat bulmuştu. 18 yıl sonra yine terörü bitirmek için milletvekillerinin meclis dışına atılması gerekir anlayışıyla hareket eden hükümetin o günkü vesayetçi anlayıştan hiçbir farkı yoktur.
Dokunulmazlıkların kaldırılması milliyetçi oyları kazanır ama diğer tarafta Kürtleri tamamen PKK’nın çizgisine iter. Kürt sorunsalında dönülmez şekilde büyük bir kırılma yaşanır.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, “dokunulmazlıkları kaldırılacak milletvekillerini yargı tutuksuz yargılamalı” şeklinde bir temennide bulundular. Bu temenni yavrusunu yiyen timsahın gözyaşlarından farkı yoktur.
Dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra yargı normal vatandaş gibi bu milletvekillerini yargılayacağı için tutuklama kararları gelecek ve bu tutuklama kararları 94 yılında, meclis kapısında yaşanan görüntülerin yaşanmasına neden olacaktır.
Sanki bu ülkede tutuklu yargılanan milletvekilleri yokmuş gibi davranılması büyük bir samimiyetsizliktir. Dokunulmazlıklar kaldırıldığı an BDP’li milletvekillerini cezaevi bekliyor. Mevcut tutuklu yargılanan milletvekillerine isnat edilen suçlar şu anda dokunulmazlıkları kaldırılmaya çalışılan milletvekillerine isnat edilen suçlardan daha ağır değil. Siyaseten çözülmesi gereken bir meselenin yargıya havale edilerek çözüm beklenmesi siyasetin içinde bulunduğu aczin göstergesidir.
Siyasetçiler yeniden sağduyulu davranarak bu dokunulmazlık meselesinden vazgeçmeliler. Bir dönem PKK ile silahlı mücadele eden DYP’nin eski lideri Mehmet Ağar’ın “düz ovada siyaset yapsınlar” çağrısını hepimiz desteklemiştik. Ama bugün gelinen noktada düz ovanın Kürtler için o kadar da düz olmadığını görüyoruz.
Kürtleri siyaset dışına itmekten Vazgeçin, Kürtlerin siyaset içinde kalmasına gayret edin. İşin kolayına kaçarak siyaset dışına iterseniz bu sefer 94′deki gibi olmayacak. Kürtler eski Kürtler değil, devir eski devir değil. Sonuçları kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyük olur.