Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in şiddet uygulayan erkeğin elektronik kelepçe ile izleneceği yönündeki açıklaması, kadına yönelik şiddeti yeniden gündeme taşıdı. Kadına karşı şiddet, ülkemizin kanayan bir yarasıdır. Şiddetin önlenmesi konusunda devlet, uluslararası kriterlere uygun düzenlemeler yapmamıştır.
Kadın, toplumda şiddetin ve baskının mağduru olmuştur. Yasalarımızda 1998 yılına kadar, kadını şiddete karşı koruyan herhangi bir düzenleme yoktu. Avrupa Birliği üyelik süreci kapsamında müktesebatımızda yapılan değişiklikler çerçevesinde 1998 yılında 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun çıkarılmıştır. Fakat yasağı uygulayacak aile mahkemesi kurulmadığından, 2002 yılına kadar fiilen uygulaması olmamıştır. 2002 yılında aile mahkemeleri kurulmuş ve o zaman bu yasa uygulamaya konulmuştur.
4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda ise sadece resmi nikâhlı eşe ve aile bireylerine karşı şiddetin önlenmesi düzenlenmiştir. Yasa kapsamında kadın, tek başına şiddete karşı korunma altına alınmamıştır. Ancak evli olma koşuluyla yasanın korumasından istifade edeceği düzenlenmiştir. Bu yasa, amacına uygun olarak yorumlanmadığından ve uygulayıcıları konumunda olan yargı ve kolluk görevlileri ataerkil bakış açısıyla meselelere baktıklarından, amaçlanan hedeflere de ulaşılamamıştır. Sonuçta şiddet mağduru kadınlar, olaylar karşısında seyirci kalan erkekler ve olayları görmezden gelen devlet…
Şiddet, kadına ve aile bireylerine karşı günden güne artarak devam etmiştir.
Yıllara göre kadın cinayetleri artış göstermiştir. Bu cinayetleri önlemek için sivil toplum örgütlerinin mücadelesi de yeterli olamamıştır. 2002 yılında aile içi şiddet sonucu ölüm vakaları 66 iken, 2009 yılında bu sayı 953 olmuştur. Kadınların eğitim ve ekonomik özgürlüğüne bakılmaksızın, her 10 kadından 4′ü şiddet görüyor. Şiddet mağduru kadınlar eğitim ve sınıf itibariyle toplumun her kesiminde bulunmaktadır.
Devletin; kadına karşı şiddetin önlenmesi için caydırıcı önlemler alıp, bu önlemleri kararlı bir şekilde uygulaması gerekir. Kadına karşı şiddetin toplumun her katmanına yayılmış olması ile bu sorunun devlet açısından kesin olarak çözülmesi gereken bir sorun olduğu nihayet algılanmaya başlandı. Bu düşüncenin sonucu olarak; 23. Dönemde meclise sunulan Kadın Ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun tasarısında öngörülen tedbir ve müeyyideler kanunlaşıp uygulamaya konulduğunda, şiddetin önlenmesi için önemli bir adım atılmış olacaktır.
Yasa teklifinde bu kez, kadının korunması hedeflenmiştir. Bu kapsamda evlilik koşulu aranmamıştır. Nişanlılar, yakın ilişki içinde yaşayanlarla, nişanlılık veya evlilik birliği ya da beraberliği herhangi bir sebeple ayrılmış olanlarda bu korumadan yararlanabilecektir. Taslakta, şiddet mağdurları için yapılacak maddi yardımlar için bütçe oluşturulacağı ve kaynak yaratılacağı da yer almaktadır.
Şiddet mağduru, kendisine yönelen şiddetin önlenmesi için devlete başvurduğunda, derhal koruma altına alınacak, mahkemeden karar alınıncaya kadar mağdur başvurduğu kurum tarafından korunacaktır. Taslak, kadının korunması için Avrupa Konseyi’nin Kadına Karşı Şiddet Ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Ve Bunlarla Mücadeleye Dair sözleşmesine taraf devletlere yüklediği yükümlülüklere uygun, çağdaş ve modern bir düzenleme getirmektedir. Bu kanun tasarısının bir an önce yeniden meclise sunulması ve kanunlaştırılıp, uygulamaya konulması gerekir. Bu tasarıda getirilen en önemli önlemlerden biri elektronik kelepçe ile şiddet uygulayan kişinin takip edilmesidir.
Şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali olan kişi için alınan önlemin takibi, elektronik kelepçe ile yapılacak ve bu şekilde kişinin kontrol altında tutulması ve korunan kadının güvende olmasını sağlanacaktır. Bu koruma tedbirlerinin hızlı bir şekilde uygulanıp sonuç alınması için; Cumhuriyet Başsavcılıkları bünyesinde “şiddetten koruma büroları” kurulacak ve koruma önlemlerinin uygulanması sağlanacaktır. Yapılacak bu yasal düzenleme şiddeti önlemek için tek başına yeterli olamayacaktır. Bu nedenle, bu düzenlemelerle birlikte görevlendirilecek hâkim, savcı ve güvenlik personelinin ciddi bir eğitimden geçirilmesi ve erkek egemen bakış açısından arındırılmış bir ciddiyetle meseleye yaklaşımı sağlanmalıdır.
Bakan Fatma Şahin’in elektronik kelepçe söylemi ile konuyu gündeme taşıması ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın devlet denetleme kurulunu, kadına karşı şiddet konusunda bir araştırma yapması için devreye sokması, kadına karşı şiddetin önlenmesi için devletin ciddi adımlar attığını göstermesi açısından önemlidir.
Bakanın bu çıkışı medyada gündem oluşturmak için yapılmış halkla ilişkiler çalışması olarak kalmaması için 23. Dönemde kanunlaşmayan tasarı, meclis açılır açılmaz derhal meclisin gündemine getirilmeli, kanun çıkarılmalı ve uygulayıcılar için sıfır toleransla meseleye bakılmasını sağlamak hususunda eğitimler verilmelidir.
Kadına karşı şiddet, toplumun en temel meselesi olarak gündemde tutulmalı ve bu sorun çözülünceye kadar bütün sivil toplum örgütleri, bu konunun takipçiliğini üstlenmelidirler. Bu konunun Türkiye’de hızlı değişen gündem içerisinde kaybolmaması için sürekli gündemde tutulması gerekiyor.