Medya olayı yanlış aksettiriyor. Sanki bütün sanıklar serbest bırakılmış, beraat ettirilmiş gibi yansıtılıyor. Davadaki zamanaşımını tam olarak anlamak için davanın geçirdiği sürece bakmak lazım.
2 Temmuz 1993 tarihinde, meydana gelen olayla ilgili olarak soruşturma aşaması ilk önce Sivas’ta başlatıldı; dönemin Adalet Bakanı’nın müdahalesi ile dava Ankara’ya taşındı. Yargılama 21 Ekim 1993′te başladı. 125 sanık yargılanıyordu davada. Bir yıl sonra, yani 21 Aralık 1994′te, 85 sanık hakkında 15 yıl üst sınır olmak üzere çeşitli hapis cezaları verildi. Diğer sanıklar ise beraat etti. Müdahil avukatlarının temyizi üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu 1997 yılında kararı bozdu; yerel mahkeme yeniden yaptığı yargılama sonucunda 33 sanık hakkında idam cezası verdi. Bu kararın da temyizi üzerine Yargıtay yeniden kararı bozdu. Tekrar aynı yerel mahkeme, 33 sanık için 2002 yılında müebbet hapis cezası, diğer bir kısım sanıklar içinse çeşitli hapis cezaları verdi. Ana davada zamanaşımı yok Sanıklar mahkum edilmiş yargılama sona ermiş
Bu ana dava dışında, zamanaşımı nedeniyle davaları düşürülen sanıklar içinse ayrı bir dava sonradan açıldı ancak sanıklar yakalanmadığından yargılamaları bitirilemedi.
Bu hafta verilen zaman aşımı kararı ile Hukuki olarak dava tamamlanmış sayıldı. Ama konunun aceleye getirildiği, ortalığı yatıştırmak için rövanşist davranıldığı, davanın hiçbir şeyi aydınlatmamış olmasıyla anlaşılıyor. Davacı müdahiller ve sanıklar dâhil olmak üzere kimse bu davada vicdanen tatmin olmadı. Hiçbir tarafı memnun etmeyen bir yargılamanın, gerçeği ortaya çıkarmış olmasının mümkün olmayacağı aşikârdır. Katliamın hemen ardında başlatılan soruşturma etkin yapılmadığı için bu sonuç kaçınılmaz oldu.
Madımak Oteli’nde 37 insanımızın yakılarak öldürülmesi büyük bir planın önemli operasyonlarından biriydi. Bu planı kim ve kimler yapmışsa kusursuz yapmışlar. Bu oyunda figüranlar dışında, asli unsurlara ulaşılamadı.
Yapılan yargılamalar kamuoyunda eleştirilirken, davası zamanaşımına uğramış 5 sanığın durumu tartışılıyor. Hâlbuki 5 sanık, bu olayda Eski Türk Ceza Kanunu’nun 146/3 maddesinde belirtilen, suça feri iştirakten yargılananlardı. Suçla ilgileri çokta net olmayan ve olayın merkezinde yer almayan, bu kişilerin yargılamaları bitirilmiş olsaydı dahi kuvvetle muhtemel mahkeme haklarında beraat kararı verceketi.
Asıl oyunu tezgâhlayanların istedikleri de büyük fotoğrafın gözden kaçırılmasını sağlamak, figüranlara takılarak kendilerine ulaşılmasını önlemekti. Yapılan tartışmalara bakıldığında da amaçlarına ulaştıkları açıkça görülüyor.
1993 YILINDA YAŞANAN OLAYLAR
1993, Türkiye’nin kan gölüne döndüğü bir yıl. Madımak da olayı, bu olaylardan biri. 93 yılı, Türkiye açısından darbe zemininin hazırlandığı, en yoğun olayların yaşandığı bir yıldır.
93 yılında meydana gelen olaylar, 80 öncesini aratmayacak kadar kanlı ve büyük olaylardı. Meydana gelen olayların hiçbirinin perde arkası aydınlanamadı.
Turgut Özal’ı 93 yılında kaybettik. Hala normal bir ölüm mü, yoksa zehirlendi mi; aydınlanmadı ve tartışılıyor. Uğur Mumcu o yıl öldürüldü, hala aydınlatılabilmiş değil, failleri olduğu belirtilen bir takım figüranlar deşifre edilerek, olayın üstü örtüldü. Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in uçağı, Ankara’nın göbeğinde yere çakıldı. Eşref Bitlis olayının kaza olmadığı herkes tarafından dile getiriliyor. Ama çözülemedi. O yıl Madımak Oteli’nde öldürülen 37 canın yası devam ederken, bu olaydan sadece 3 gün sonra Erzincan’ın Başbağlar Köyü’nde 33 kişinin katledilmesi hala çözülemedi. Aynı yıl, tam da terör olayında eylemsizlik konuşulurken, 33 askerin şehit edilmesi hala aydınlatılamadı.
Olaylar listesi, bu sayfaya sığmayacak kadar uzun. Bütün yaşananlar birbirinden bağımsız olaylar değildir. Sadece görünen boyutuyla Madımak olayına bakılırsa hiçbir şekilde bu mesele çözülmeyecek.
Bu olaylar bir bütün olarak ele alınmadığı sürece madımak olayı aydınlatılmış olmaz. Madımak katliamını tek başına ele alıp çözmeye kalkışırsak bugünkü sonuçtan farklı bir sonuç elde edemeyiz.
ZAMANAŞIMI
“Madımak’ta yaşanan olaylar insanlığa karşı işlenmiş suçtur; bu nedenle zamanaşımı işlemez” iddiası, hukuki değildir. Hukuk üzerinde popülizm yapılıyor. Ceza hukuku popülizmi kaldırmaz. Sivas davası ile ilgili televizyonlara çıkıp konuşan hukukçuları dinlediğimde, hukuki düzenlemeyi ortaya koymak yerine, daha çok kafa karıştırdıklarını görüyorum. Zamanaşımı işlemesin diye muhalefetin kanun teklifi veriyor olması da, sonucu değiştirmeyecek. Yapılacak düzenleme bundan sonra yaşanacak olaylar için hukuki sonuç doğurur.
Temelde ceza hukukunda, kişilere karşı işlenmiş suçlarda dava ve ceza zamanaşımı kavramlarının uygulanmamasını savunanlardanım. Zamanaşımı kavramı; hukukun güvenilirliğini zedeliyor, mağdurun haklarını ve hatta zan altında olan sanığın aklanma hakkını da ihlal ediyor.
Anayasa’nın 15. maddesinde “suç ve cezalar geçmişe yürütülemez” düzenlemesine ve 2005 yılında yürürlüğe giren Ceza Yasası’nın 7. maddesinde “işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez” düzenlemesi kapsamında Madımak olayı değerlendirildiğinde, Madımak’ta işlenen olay, insanlığa karşı işlenmiş suç olarak kabul edilemez. Çünkü 93 yılında yürürlükte olan ceza kanunumuza göre insanlığa karşı işlenen suç diye bir düzenleme yoktu.
2005 yılında yeni yürürlüğe giren 5237 Sayılı Ceza Kanunu’nun 77. maddesinde “insanlığa karşı işlenen suçlar” başlığı altında bir suç tipi düzenlendi ve bu suçlardan dolayı zamanaşımının işlemeyeceği düzenlendi.
2005 yılında yürürlüğe giren bir düzenlemeyi, geriye doğru yürüterek uygulamaya kalkışırsak, hukuk devletine ve hukuk güvenliğine zarar veririz. Çünkü hukuk devletinde, sonradan yapılan düzenlemelerin geriye yürütülemeyeceği temel ilke olarak kabul edilmiştir.
Bir kısım hukukçuların, 2. Dünya Savaşı’nda yaşanan olaylarla ilgili olarak daha sonra bazı ülkelerin mevzuatlarında, insanlığa karşı işlenen suçlar düzenlemesi çerçevesinde yargılamalar yapıldığını ve bunların da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden geçtiği şeklindeki atıfları, tamamen subjektif olup, ideolojik bakışların etkisiyle yapılmış yorumlardır.
Mahkemenin zamanaşımı nedeniyle davayı düşürmesi, yürürlükteki yasaya uygun bir karardır. Kararın yasaya uygun olması, insanlık vicdanımıza uygun olması anlamına gelmez. Ben de orada yaşanan olayı insanlık suçu olarak değerlendiriyorum. Ama bunu insanlığa karşı işlenen suç olarak değerlendiriyor olmam, hukukun ve yazılı kuralların hiçe sayılarak bir uygulama yapılmasını talep etme hakkını bana vermez.
KAMU GÖREVLİLERİ İLE İLGİLİ İŞLEM YAPILABİLİR Mİ?
Mahkemenin kararından sonra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “o dönemde görevde bulunan yetkililerle ilgili soruşturma yapılmalıdır” açıklaması, meselenin arka planının aydınlatılması açısından ümit verici bir çıkıştır. Fakat bu görevlilerle ilgili bir suç soruşturması, zamanaşımı engeline takılabilir. Çünkü yapılacak soruşturma, görevi kötüye kullanma ve ihmal suçu kapsamında olacak. Bu suç için öngörülen dava zamanaşımı ise olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan ceza kanununa göre 5 yıldır. Bu sürede çoktan geçmiştir.
Mesele aydınlatılmak isteniyorsa, meclis araştırma komisyonu kurularak bu konunun üzerine gidilmelidir. Araştırma komisyonunun yetkilerinin geniş olması nedeniyle her kurumdan ve herkesten bilgi, belge isteyerek gerçeğe ulaşması mümkündür.
Madımak meselesi yargıya havale ettik, savcılık bu konuda gereğini yapsın denilerek, çözüme ulaşılacak bir konu değildir.
Madımak olayı, devletin onurudur, haysiyetidir. Bunu aydınlatmakta devletin boynunun borcudur. Her ne kadar olayların meydana geldiği dönemde iktidarda olan SHP’nin genel başkanı bu olayları aydınlatmak namus borcumuz demişse de, o hükümetler aydınlatamadı. Ama Ak Parti bunu bugün rahatlıkla yapabilir. Çünkü artık Ak Parti sadece hükümet değil, aynı zamanda devletin tüm kurumlarına hakimdir. Bu onur borcu ve haysiyet borcu Madımak aydınlatılarak yerine getirilmiş olur.