Bu yıl meclisin 92. yılını kutluyoruz. Bu kutlamalar tutuklu vekillerin gölgesinde kaldı.
TBMM, 12 Haziran seçimi ardından kapılarını eksik vekille açtı. Meclis tutuklu vekilleri kurtarmak için başlatmış olduğu hiçbir çözümü sonuca ulaştıramadı.
Bu meclis, 19 Mart 1920 günü Atatürk’ün illere göndermiş olduğu genelge ile meclisin üyeliğinin herkese açık olduğunu ve temsilin yüksek olmasını sağlamak için bu işe talip olmanın mukaddes bir iş olduğunu belirttiği anlayışla toplanan meclistir.
İlk mecliste her düşüncenin, her rengin her kesimden temsilcisi bulunmaktaydı. Meclis tüm yetkileri kendisinde toplamıştı. Gerçek iradenin sahibi olan halkın temsilcisi olduğunu ortaya koymuştu. İlk meclisin açıldığı 23 Nisan 1920 tarihinden bugüne kadar tutuklu vekiller meselesi gibi bir durumla karşılaşılmadı.
12 Haziran seçimlerinden sonra tutuklu vekillerle ilgili olarak yapılan bütün görüşmeler sonuçsuz kaldı. Bunun sebebi de milletvekilinin halkın gerçek temsilcisi olduğu, milli iradenin milletvekili eliyle tecelli edeceğine ilişkin inancın tam yerleşmemiş olmasıdır.
Son dönemde meclis başkanının, tutuklu vekil ayıbından kurtulmak için başlatmış olduğu çalışmanın bir türlü sonuç vermiyor olması yine meclisin kendisinden kaynaklanıyor. Tutuklu vekillerin bir kısmı Kürt siyasi hareketini temsil ettiğinden, CHP ve MHP yapılacak düzenlemeden onların da faydalanacak olmasından dolayı çekingen davranıyor. Hala kendilerine ait somut bir öneri ortaya koyamıyorlar.
Gerçek düşüncelerini dile getiremiyorlar. Açıkça Kürt milletvekilleri dışında bir formül istiyoruz diyemiyorlar. Ama akıllarında geçen bu düşünceyi dile getiremedikleri için meselenin etrafından dönüyorlar. Bunlar samimiyetsiz tatlı su demokratlarıdır. Bunlar sadece kendilerine demokratlar.
Tutuklu milletvekilleri arasında Kürt vekiller olmasaydı meclis bu sorunu ilk gün çözerdi. İçinde Kürt siyasetçileri olduğu için mesele el yakıyor.
TUTUKLU VEKİLLERİN TUTUKLULUK HALİNİN ANAYASAL DAYANAĞI
Yasama dokunulmazlığı, Anayasa’nın 83. Maddesinde düzenlenmiştir. Anayasaya göre milletvekili, milletvekili seçimi öncesinde veya sonrasında suç işlediği iddiası ile meclisin kararı olmadıkça, yani dokunulmazlığı kaldırılmadıkça tutuklanamaz.
Bu hükme rağmen neden milletvekillerinin tutukluluk hali devam ediyor? Bunun gerekçesi de, yine 1982 Anayasası’nın yasakçı anlayışının getirmiş olduğu istisnadır. Anayasa’nın 14. Maddesine göre; “Anayasa’da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler içinde kullanılamaz” tanımını koymuştur. Bu madde kapsamında yapılan soruşturmalar dokunulmazlık kapsamının dışındadır.
Tutuklu Kürt milletvekillerine devleti bölme suçu, CHP ve MHP milletvekillerine ise demokrasiyi ortadan kaldırma suçu isnat ediliyor. Şimdi bu suçlar nitelikleri itibariyle konjoktöre göre isnat edilen suçlamalar olduğundan dolayı tanımı ve unsurları net olmayan suçlardır.
Yasakçı Anayasa’nın 14. maddesi ve 83. maddesinin 2. fıkrasındaki dokunulmazlığın istisnasına ilişkin atıf, milletvekillerinin tutukluluğu için yasal dayanak olarak kullanılmaktadır.
TUTUKLU VEKİLLERİ KURTARACAK ÇÖZÜM
Sorun, öncelikle yasal değişiklik yapılarak çözülür. Israrla mahkemelerin CMK 100. maddesindeki tutuklama gerekçelerini daha özgürlükçü değerlendirerek, milletvekillerinin tutukluluğunun kaldırılabileceği vurgusu yapılarak meselenin geçiştirilmesi gerçekçi değildir.
Hepimiz biliyoruz ki; Türk yargısı tutukluluktan yanadır. Tutukluluğu, bir tedbir olarak değerlendirmiyor. Bir cezalandırma olarak algılıyor ve yorumluyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye aleyhine vermiş olduğu tutukluluk kararlarının hukuka aykırılığından dolayı mahkûmiyet gerekçeleri de Türk yargısı tarafından dikkate alınmıyor.
Tutuklu vekillerle ilgili çözüm yine meclis tarafından üretilecek ve mecliste yasal düzenleme yapılacaktır. Yapılacak bu yasal düzenleme yargıya müdahale niteliğinde değildir. Tamamen Anayasa’da ve yasalarda var olan bir yanlışlığın düzeltilmesi şeklinde olacaktır.
Anayasa’nın 83. maddesinin 2. fıkrasında yer alan ve Anayasa’nın 14. maddesine atıf yapan kısım kaldırılmalıdır. Bu düzenleme yapıldığında artık milletvekilleri hakkında seçimden önce başlatılmış bir soruşturmadan dolayı tutuklama kararı verilmez ve tutuklu vekiller derhal serbest bırakılır. Yargının bu konudaki takdir hakkı ortadan kaldırılmış olur.
Anayasa değişikliği konusunda partiler mutabakat sağlayamıyorlar. Mutabakat sağlayamadıklarından dolayı bu iş uzuyor. Burada artık sayısal çoğunluğu elinde bulunduran iktidar partisi Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tutuklamayı düzenleyen 100. maddesine yapacağı bir ekleme ile sorunu çözebilir.
CMK 100. maddesine “milletvekilleri ile ilgili olarak seçimden önce başlamış soruşturma olsa dahi milletvekili tutuklanamaz, tutuksuz yargılanır” şeklinde bir fıkra eklenerek sorun çözülebilir. Eklenecek bu Fıkra tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması için yeterlidir.
12 Haziran seçimlerinin üzerinden yaklaşık olarak 1 yıl geçmiş olmasına rağmen hala milletvekilleri tutukluysa bu meclisin ayıbıdır.
Bu durum meclisin nasıl bir acziyet içerisinde bulunduğunu gösteriyor. Bizim demokrasimiz, ilk meclisin başlatmış olduğu gerçek halk iradesini kullanma anlayışı ile gelişir ve ilerler. İlk mecliste herkesin kendi dili, kıyafeti ve inancıyla var olduğunu ortaya koyduğu anlayış, bugün yok olduğundan dolayı meclis gereken dirayeti gösteremiyor.
Milli mücadelenin devam ettiği yıllardaki olağanüstü koşullara rağmen meclis bütün kurumlara hâkimdi. O günün olağanüstü yetkileri ile donatılmış İstiklal Mahkemeleri’nin kararlarını denetleyebilen meclis, bugün kendi üyelerine sahip çıkamıyor.
Meclis, tüm farklılıkları bir kenara bırakarak, tutuklu vekillerle ilgili CMK’da yapacak basit bir düzenleme ile bu ayıbı ortadan kaldırmalıdır.
Korkarım ki; birkaç gündür meclis başkanı tarafından başlatılan tutuklu vekillerin durumu ile ilgili görüşmeler, partiler arası polemiklere kurban edilecek ve bu nedenle bu ayıp devam edecek.