Özel yetkili mahkemelerle ilgili tartışmalar gündemin ilk sırasına yerleşti.Yapılan değerlendirmeler konuyu mecrasından çıkarmış gibi görünüyor.
Bekir Bozdağ’ın “hukuk devletinde özel yetkili mahkemeler olmaz” açıklaması hükümetin özel yetkili mahkemeler konusunda bundan sonra yapacağı düzenlemenin ipuçlarını vermişti Ardından Başbakan’ın açıklaması geldi.
Başbakan, “sınırı aştılar, devlet içinde ayrı bir güç oldular” sözü ile özel yetkili mahkemeler konusunda bakışını ve durduğu yeri net bir şekilde ortaya koydu. Bu açıklama, Başbakan ve çevresinin kendi kontrollerinde olmayan yargı konusunda duydukları rahatsızlığın ifadesidir. Bu açıklamalardan ÖYM’lerin kaldırılacağı sonucunu çıkarıyorum. Birkaç aya kalmadan ÖYM’ler kaldırılacak. Aslında Bunun ilk sinyali MİT krizin de verilmişti.
Iktidarin Yargı ile ilgili gerçek düşüncesi MİT krizi vesileis ile ortaya çıkmış oldu.Hükümete gore yargı ayrı bir güç olmamalıdır. Kendilerine bağlı bir yapı gibi davranmalıdır. Bu anlayış sakat ve yanlıştır.
BAĞIMSIZ ERK
Yargı, ayrı bir güçtür. Devlet içinde bağımsız bir erktir. Ayrı bir güç olarak hareket etmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Anayasamızda egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu belirtilmiştir. Milletin egemenliğini yasama, yürütme ve yargı erki eliyle kullanacağı belirtilmiştir.
Anayasa’da bu erkelerin eşit olduğu, erkler arasında ast-üst ilişkisinin bulunmadığı belirtilmiştir. Yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisince, yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirileceği; yargı yetkisinin ise bağımsız mahkemelerce kullanılacağı düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre yargı, ayrı bir güçtür. Yargı, bu gücünü kullanırken yürütmenin ve yasamanın emri ve denetiminde değildir. Yürütmenin emrine giren ve kontrolünde olan bir yargı demokratik hukuk devleti ile bağdaşmaz. Ancak totaliter yönetimlerde yargı yürütmenin emrindedir ve ayrı bir güç değildir. Özel yetkili mahkemelerle ilgili rahatsızlık dile getirilirken yürütme tarafından takınılan tavır, kullanılan dil tehlikeli ve sakıncalıdır.
ÖZEL YETKİLİYE HSYK AYARI
CMK’nın 250. maddesiyle ilgili olarak nasıl bir düzenleme yapılacağı tartışması devam ederken, HSYK’nın dün yapmış olduğu atamalar ve yer değişiklikleri bir şekilde özel yetkiliye ayar çekmedir.
Kamuoyunun dikkatini çeken soruşturmalarda görev alan savcılar ve hâkimlerle ilgili yapılan yer değişikliği bir şekilde HSYK’nın özel yetkiliye müdahalesi olarak değerlendirilmelidir.
Genellikle özel yetkili mahkemelerde görevli hâkim ve savcılar yer değişikliği talep etmedikleri sürece yerlerinde kalırlar ve yetkileri devam eder. Fakat HSYK bu teamulun dışına çıkarak bir uygulama yapmıştır.
CMK 250. madde ile ilgili değişikliğin hemen bitmeyeceğini ve yapılacak düzenlenmenin zaman alacağını hesaplayarak kendisi devreye girip fiili müdahalede bulunmuştur.
HSYK kararnamesi, özel yetkili mahkemelere yapılacak darbenin ilk adımıdır. HSYK’nın, yürütmenin etkisiyle müdahale yapıyor olması, HSYK’nın bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürmüştür.
ÖZEL YETKİLİYE MÜDAHALENİN DEVAM EDEN DAVALARA ETKİSİ
KCK davasına bakan mahkeme başkanının İzmir’e düz hâkim olarak atanması, Şike soruşturmasına bakan savcının Küçükçekmece’ye yetkileri alınarak gönderilmesi, Ergenekon soruşturmalarına bakan savcının özel yetkilerinin alınması, diğer özel yetkili hâkim ve savcılar açısından bir baskı oluşturacaktır.
Yapılacak yasal düzenleme ile özel yetkili mahkemeler tamamen ortadan kaldırılırsa devam eden KCK, Ergenekon, Balyoz gibi askeri vesayete yönelik davalar sonuçsuz kalır.
Özel yetkili mahkemelerin yetkileri ve görevleri hakkında usul yasasında yapılacak bir düzenleme ile netleştirilmesi, mevcut uygulamadaki aksaklıkları giderir. Netleştirme yönündeki bir düzenleme yerine tamamen kaldırma yoluna bu aşamada gidilmesi devam eden demokratikleşme sürecini tamamen geriye döndürecektir. Ayrıca Daha dokunulmamış Güneydoğu’daki JİTEM Derin Yapılanması gibi suç yapılanmalarının ise ortaya çıkmasını engelleycektir.
Devam eden Zirve Cinayeti Davası, Ergenekon, Balyoz, Kafes Eylem Planı gibi davalar , sonuçsuz kalan diğer davalar gibi yargı arşivindeki tozlu raflardaki yerlerini alacaklardır.
Yapılacak düzenlemelerin mevcut davaları etkilemeyeceği söyleniyorsa da bu gerçek değil. Usul yasalarında yapılan düzenlemeler derhal uygulanır. Bu ilke evrensel hukuk kuralıdır. Yapılacak düzenleme mevcut davaları etkilemeyecek, bundan sonraki suçlar için uygulanacaktır söylemi tamamen bu işin karşısında yer alan kişileri ikna etmeye yöneliktir. Hiçbir şekilde doğru değildir. İşin doğrusu yapılacak müdahale, mevcut davaları sonuçsuz bırakacaktır.
Bu karanlık tünelin ucunda görünen ışık kimseyi yanıltmasın. O ışık bu karanlığın tamamen aydınlığa kavuşacağının garantisi değildir. Süreç tamamlanmadan özel yetkililer tamamen ortadan kaldırılırsa bu süreçteki bütün kazanımlar kaybedilecektir.
Yapılacak yasal düzenleme, yargının ayrı bir güç olduğu ve bu gücün hukukun üstünlüğü ilkeleri ışığında kullanımını sağlayacak ve ortaya koyacak nitelikte olmalıdır.
ÖYM’lerin yeniden düzenlenmesi ya da kaldırılması bu gerekçelerle yani; yürütmenin, yargıyı kendi karşısında müdahale edemediği bir güç olarak görmesinden dolayı yapılıyor olmasına karşıyım.
Özel yetkili mahkemelere karşı olduğumu ve hukuk devletiyle örtüşmediklerini defalarca yazdım. Uygulamalarındaki usul hataları nedeniyle varlıklarına hep karşı çıktım.
Bu ülkedeki bütün demokratların itirazlarına rağmen herhangi bir düzenleme yapılmadı. Bugün ise artık bu mahkemeler hükümet için ihtiyaç olmaktan çıktığı için düzenleme yapılıyor. Yapılan iş yürütmenin, yargıya müdahalesidir. Bu anlayışla yapılan düzenlemeye karşı çıkıyorum. Yapılacak düzenleme derin yapının işine yarayacağından dolayı karşı çıkıyorum.
Hükümet artık derin yapı ile bir şekilde mutabakata vardığı için ÖYM’ye müdahale ediyor. Yaptığı müdahalenin yanlış olduğunu anlayacak ama iş işten geçmiş olacak.