Cumhuriyetin 89’uncu kuruluş yıl dönümü tartışma ve kavgalarla anılır oldu. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı alternatif kutlamaları televizyona yansıdığı kadarıyla savaş görüntülerinden farksızdı. Manzara vahimdi.
Barikat kuran polisler, havada göstericiler üzerinden helikopterle uçan içişleri bakanı, biber gazı yiyen milletvekili görüntüleri bayram kutlaması yürüyüşü kontrolünden ziyade tam bir illegal örgüt gösterisi bastırılıyor havası vardı.
Ulus’ta eski meclis önünde yaşanan kargaşa 80 öncesi sahneleri aratır gibiydi. CHP Cumhuriyetin kuruluş yıldönümünü Ankara’da düzenleyeceği yürüyüş ile kutlamak istedi. Ankara Valiliği, güvenlik gerekçesiyle alternatif kutlamalara izin verilmeyeceğini belirterek yürüyüşü yasakladığını günler öncesinden açıkladı.
Yürüyüşe yasak getiren Ankara Valisi, 28 Şubat sürecinde darbecilerle işbirliği içerisinde olan dönemin Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel’dir. Geçmişte darbecilerle birlikte hareket edip meşru hükümete karşı direnen müdür; bugün de demokratik haklarını kullanmak isteyen siyasi partiye yasak koymak istiyor.
Devlette devamlılık esastır anlayışıyla hareket eden bu vali, dün devletin ötekisi olarak görünen ve bugün iktidar olan kesimine karşı koyduğu tavrı; bugün de dünün iktidarı olan bugünün ötekisi olan kesime karşı yasak koyarak sürdürmektedir. Ankara’daki görüntülerin sorumlusu Ankara Valisi ve içişleri Bakanıdır.
Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı
Çağımızda doğal hak olarak kabul edilen toplantı ve gösteri düzenleme hakkı Anayasa’mızda güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 34. Maddesi “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. “ Anayasadaki bu düzenlemeye paralel olarak da Gösteri ve Yürüyüş Kanunu’nun 3. Maddesinde “herkes, önceden izin almaksızın, bu kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. “ şeklinde düzenlenmiştir.
Gösteri ve yürüyüş için herhangi bir merciden izin alma zorunluluğu yoktur. Yasada gösteri ve yürüyüşün ancak kamu güvenliğinin ve kamu düzeninin bozulacağı tehlikesi karşısında ertelenebileceği düzenlenmiştir. Yasa zorunluluk halinde ertelemeden bahsediyor; yasaklamadan istisnai olarak bahsetmektedir.
Aslolan özgür ve serbestçe insanların görüşlerini ifade edebilmesi yasal ölçüler içerisinde gösteri ve yürüyüş yapabilmesidir. Hele Cumhuriyet Bayramı gibi toplumun çoğunluğu tarafından benimsenen ortak bir değerin kutlanmasının yasaklanması kanun koyucu tarafından istisna olarak getirilmiş yasak gösteriler içinde olduğu düşünülemez.
Devletin görevi, temel hak ve özgürlükler kısmında düzenlenen gösteri ve yürüyüş hakkını, bu hakkı kullanacak kişilerin güvenliğini sağlamak ve hakkın kullanımını kolaylaştırmaktır.
İstihbarat bilgisine dayalı olarak özgürlüğün kısıtlanması söz konusu olamaz.Ankara Valiliği’nin yasağın “ Valiliğin elinde istihbarat var, yürüyüşte provakatif eylemler olacak.” gerekçesi ise özrü kabahatinden büyüktür niteliğinde bir bahanedir. Valiliğin görevi istihbari bir bilgi ile yürüyüşü iptal etmek değil; bu istihbari bilgi üzerine yürüyüşün güvenliğini sağlamaktır. Asli görevini yapmak yerine işin kolayına kaçarak iptal yolunu tercih etmek basiretsiz ve yeteneksiz idarecilerin vasfındandır.
Yollar Yürümekle Aşınmaz
1968 yılında Adalet Partisi il kongresinde Demirel ile bir delege arasında tarihi bir diyalog geçer. Sık sık düzenlenen sokak eylemlerinden şikâyet eden bir delegenin Demirel’e “Bunlara mani olun.” demesi üzerine Demirel “Yürümekle yollar eskimez” meşhur sözünü söyler. Yıllarca Demirel’in bu sözü alaycı bir yaklaşımın ifadesi olarak kullanılmıştır fakat madalyonun diğer tarafına bakıldığında Demirel’in söylemi toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkının kullanımının kimseyi tedirgin etmemesi gerektiğini, bu hakkın kullanımının tehlike oluşturmayacağını gösterir niteliktedir.
Demokratik Cumhuriyet
Cumhuriyetin kuruluşunda demokratik öğeler yer almamıştır. Süreç içerisinde cumhuriyetin, demokratik bir cumhuriyete evirilmesi, kazanılmış hakların korunması ve bunların evrensel ölçütlere kavuşturulması temel hedefti.
Demokratik cumhuriyet; özgürlük, insan hakları, adalet, hukukun üstünlüğü gibi temel ilkelerden oluşur. Bu ilkelerin kurulması ancak tahammülü yüksek ve demokrasiye inanmış muktedirler eliyle yapılabilir.
Türkiye’deki bürokratik irade demokrasiyi içselleştiremediği için siyasi iradeyi yanıltarak bir takım yanlışlar yaptırmaktadır. Aynı bürokratik irade daha önce de cumhuriyetin demokratikleşmesi yönünde siyasi iradenin yaptığı reformlara direnç göstermiştir. İktidar bürokratik anlayışın bu direncinden kendine ders çıkarmış olsaydı Cumhuriyet Bayramı’nda yaşanan görüntülere meydan vermezdi.
Devlet eliyle her şeyin kontrol edilmesi gerektiğine inanan bürokratik anlayış bugünkü iktidarın kanına nüfuz etmeye çalışıyor. Statükoyla mücadele eden başbakanı, statükonun savunucusu haline getirmek için yanlış yönlendiriyorlar. Başbakanın oynanan bu oyunu Cumhuriyet Bayramı’nda yaşanan olaylar dolayısıyla fark etmiş olması gerekir.
Bugün gösteri ve yürüyüşü yasaklama tartışmaları yerine cumhuriyetin 89. Yılında Türkiye’nin devletler liginde bulunduğu yeri tartışmış olsaydık daha iyi sonuç elde edebilirdik.
89 Yaşındaki Cumhuriyet
Cumhuriyetin 89. Kuruluş yılı kutlanırken ülke olarak Türkiye’nin dünya klasmanındaki yeri vahimdir.
Nüfusu ile dünyada 18. Sırada büyük bir ülke olmasına rağmen diğer gelişmişlik kriterlerinde ise alt sıralarda geri kalmış ülkeler arasındadır
Kişi başına milli gelir sıralamasında 62. Sırada2011-2012 Küresel Rekabet Yeteneği İndeksi’ne göre 59. Sırada, Eğitim, okur yazarlık, ortalama ömür, çocuk sağlığı gibi kriterler baz alınarak hazırlanan insani Gelişmişlik İndeksi’ne göre 92. Sırada, En vahimi daha geçenlerde yayınlanan Sınır Tanımayan Gazeteciler Basın Özgürlüğü İndeksine göre 248. Sırada,
Rüşvet ve yolsuzluk sorununun irdelendiği Dünya Şeffaflık Endeksine göre 61. Sırada,Dünya Patent Raporu’nda ABD’de yılda 490 bin; Çin’de 391 bin patent başvurusu yapılırken Türkiye’de 3.357 başvuru yapılmaktadır. AB İlerleme Raporu’na göre Adalette, eğitimde, şeffaflıkta, sanayileşmede, sendikal haklarda, basın özgürlüğünde ise daha vahim durumdayız.
Cumhuriyetin 89.yılda neden hala gelişmiş demokratik dünya ülkeleri sıralamasında iyi bir yerde olmadığımız hususu tartışılması gerekirken hala cumhuriyetin kuruluş yıl dönümünün nasıl kutlanacağı tartışılıyorsa cumhuriyeti anlayamamışız demektir.
Güvenlik anlayışı üzerine kurgulanan bir yönetimin sonuç olarak bizi götüreceği Kaddafi’nin, Saddam’ın, Esad’ın Cumhuriyeti gibi “otoriter devlet”tir. Ne olursa olsun ve devletin başında kim olursa olsun otoriter devlete toplum olarak müsaade etmemeliyiz, bu toprakların otoriter ve zalim devlete ihtiyacı yoktur.
Liberalizm’in kurucusu Adam Smith’in yıllar önce “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.”Dediği gibi meseleye bakmak varken hala yasakçı ve tek tipleştirici anlayışla bayram organize etmeye çalışmak neyimize yaradı.
Ben de derim ki Bırakınız herkes özgürce, istediği gibi Cumhuriyet Bayramı’nı kutlasın.