Dünyayı ve ülkemizi derinden sarsan tehlikeli salgın hastalığın ve sebebiyet verebileceği ağır sonuçların önlenmesi için 62 maddelik Kanun Teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmektedir. Söz konusu kanun teklifinin içerisinde işten çıkarılmanın üç ay süreyle yasaklanması, yabancı sosyal medya şirketlerine temsilci sorumluluğu, şirketlerin kar payı dağıtımına sınır gelmesi gibi önemli düzenlemeler yer almaktadır. Bu kapsamda işbu torba yasa teklifinin ilgili maddelerini değerlendirmek gerekmiştir.
- ÜCRETSİZ İZNE ÇIKAN İŞÇİYE GÜNLÜK 39,24-TL VERİLMESİ
Torba yasa teklifinin 4. Maddesi 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na geçici madde eklenmesi doğrultusunda düzenleme getirmekte olup söz konusu düzenleme aşağıdaki gibidir:
“22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun geçici onuncu maddesi çerçevesinde ücretsiz izne ayrılan işçilere ve 15/3/2020 tarihinden sonra işten çıkarılmış olup, Kanunun diğer hükümlerine göre işsizlik ödeneğinden istifade edemeyen işçilere, 4857 sayılı İş Kanununun geçici 10 uncu maddesi çerçevesinde belirlenen fesih yasağı süresince Fondan her gün için 39,24 Türk Lirası nakdi ücret desteği verilir.
Birinci fıkra çerçevesinde ücretsiz izne ayrılarak ücret desteğinden yararlanan işçinin işveren tarafından fiilen çalıştırılmaya devam ettiğinin tespiti halinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 102 nci maddesinde belirlenen idari para cezaları dörtkatı olarak uygulanır.
Bu madde kapsamında verilecek nakdi ücret desteğinden yararlanma süresini altı ay süreyle uzatmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.”
Düzenlemeye göre, işveren işçiyi isteği doğrultusunda ücretsiz izne çıkartabilmekle birlikte üç aylık ücretsiz izin boyunca İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işçiye günlük 39,24-TL ücret desteği verilecektir. Bunun yanı sıra düzenlemeye göre 15.03.2020 tarihinden sonra işten çıkarılan ve işsizlik maaşı alamayan işçilere de üç ay boyunca yine İşsizlik Sigortası Fonu’ndan aynı miktarda ödeme yapılması planlanmaktadır. Ayrıca yine söz konusu Kanun Teklifi Taslağı gereği 4857 Sayılı İş Kanunu’na eklenmesi düşünülen geçici 10. Maddesi çerçevesinde ücretsiz izne ayrılarak devletin sağladığı ücret desteğinden yararlanan işçinin işveren tarafından fiilen çalıştırıldığının tespiti halinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m.102 de düzenlenen Kurumca verilecek idarî para cezalarının dört katının uygulanacağı düzenlenmiştir.
- KORONAVİRÜS İLE MÜCADELE KAPSAMINDA İŞVEREN TARAFINDAN İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİNİN ÜÇ AY SÜRE İLE YASAKLANMASI
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi taslağının 5. maddesine göre 4857 sayılı İş Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenerek geçici istihdam güvencesi getirilmesi amaçlanmıştır. İş Kanunu’na eklenmesi düşünülen geçici madde aşağıdaki gibidir:
“Bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin iş sözleşmesi, COVİD-19 salgın hastalık neticesinde kamu yararının gerektirmesi nedeni ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay süreyle 25 inci maddenin birinci fıkrasının ikinci bendinde gösterilen sebepler dışında işveren tarafından feshedilemez.
Birinci fıkra çerçevesinde fesih yasağı uygulanan hallerde işveren işçiyi ücretsiz izne ayırabilir.”
Bu madde kapsamında belirlenen fesih yasağı süresini altı aya kadar uzatmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.”
İş Kanunu’na eklenecek söz konusu geçici madde ile her türlü işçinin sözleşmesinin işveren tarafından üç ay süreyle fesih edilmesi yasaklanacak. Bu yasağın tek istisnasını ise İş Kanunu m.25/1-b de yer alan “İşçinin tutulduğu hastalığın tedavi edilemeyecek nitelikte olduğu ve işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğunun Sağlık Kurulunca saptanması durumunda iş sözleşmesinin feshi” hali oluşturmaktadır. Ayrıca bu kapsamda Cumhurbaşkanı işbu fesih yasağı süresini altı aya kadar uzatmaya yetkili olacaktır. Aynı zamanda söz konusu madde işverene fesih yasağı boyunca işçiyi ücretsiz izne ayırabilme imkânı tanımıştır.
Bu düzenlemeler ile salgının ortaya çıkardığı işçi ve işveren açısından karşılıklı olarak ekonomik yük ve mağduriyet azaltılmaya ve salgın sonrasında da istihdam sorunu ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
- KAMU TAŞINMAZLARINI KULLANANLARA MÜCBİR SEBEP KOLAYLIĞI SAĞLAYAN DÜZENLEME
Kanun teklifinin 8. maddesinde 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna eklenecek ek madde ile kamu taşınmazlarını kullananlara ülkemizde yaşanan salgın nedeniyle ödeme kolaylığı sağlamayı amaçlanmıştır. Söz konusu ek madde aşağıdaki gibidir:
“Doğal afetler (yangın, deprem, su baskını vs.),ülkede genel veya kısmi seferberlik ilanı, genel veya kısmi grev, lokavt gibi kısmi hak kullanımından doğan imkânsızlıkların meydana gelmesi, bulaşıcı hastalık, salgın gibi olayların çıkması ve benzeri hâller gibi mücbir sebeplerin varlığı halinde; Hazine taşınmazlarına ilişkin olarak sözleşmeye istinaden ödenmesi gereken bedeller ile ecrimisil bedellerinin mücbir sebep halinin devamı süresince alınmamasına, erteleme, indirim, taksitlendirme yapılmasına, bunlara ilişkin faiz alınmamasına veya yürürlükteki faiz oranından daha düşük faiz uygulanmasına ve diğer hususları belirlemeye Bakan yetkilidir.”
Madde metninden de anlaşılacağı üzere ülkemizdeki salgın gibi bir mücbir sebebin varlığı halinde Hazine taşınmazlarına ilişkin sözleşme bedelleri ile ecrimisil bedellerinin mücbir sebep halinin devamı süresince alınmaması, ertelenmesi, indirim, taksitlendirme yapılması, bunlara ilişkin faizlerin alınmaması veya daha düşük faiz uygulanması konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanı’na yetki verilmiştir. Tasarının gerekçesinde bu konularda Çevre ve Şehircilik Bakanının yetkili olması yönünde düzenleme yapılmak suretiyle; mücbir sebeplerin ortaya çıkması nedeniyle faaliyetlerini yürütemeyen veya faaliyetlerinde aksama meydana gelen bu nedenle de gelir kaybına uğrayan vatandaşların bu kayıplarının biraz da olsa telafi edilebilmesi ve mücbir sebebin olumsuz etkilerinin azaltılması amaçlandığı belirtilmiştir.
- 6102 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNU’NDA ÖNGÖRÜLEN ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER
Kanun teklifinin 42. Maddesinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki gibi değiştirilmesi öngörülmüştür:
“Her tacir kullanacağı ticaret unvanını ve bunun altına atacağı imzayı notere onaylattırmak veya herhangi bir sicil müdürlüğünde yazılı beyanda bulunmak suretiyle ticaret sicili müdürlüğüne verir. Tacir, tüzel kişi ise unvanla birlikte onun adına imzaya yetkili kimselerin imzaları da ticaret sicili müdürlüğüne verilir. Ancak limited şirketin ticaret siciline tescilinde imzaya yetkili kişilerin imzaları, ticaret sicili müdürlüğüne verilir. Kamu kurum ve kuruluşlarınca veri tabanına kaydedilmek üzere imzası alınan kimselerin imzalarının, Ticaret Bakanlığı tarafından ilgili kurum ve kuruluştan elektronik ortamda alınarak ticaret sicili müdürlüğünce görüntülenebilmesine ve ticaret sicili dosyasında saklanabilmesine imkân sağlandığı hallerde imza beyanı alınmaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak tebliğ ile belirlenir.”
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 40 ıncı maddesi gereğince gerçek kişi tacirler ile ticaret şirketlerini temsile yetkili kılınan kimselerin tamamı, kuruluşta ve kuruluş sonrası dönemde ilk kez ticaret siciline tescilleri sırasında herhangi bir ticaret sicili müdürlüğünde huzurda imza beyanında bulunmakla yükümlü tutulmuştur. Ticaret sicili işlemleri, Ticaret Sicili Müdürlükleri nezdinde yürütülmektedir. Bu kapsamda kanun teklifi taslağı imza beyanı yükümlülüğünün daha kolay ve hızlı bir şekilde yerine getirilebilmesini gerçekleştirmek amacıyla, ticaret sicili müdürlüklerinin yanı sıra noterlerde de imza beyanında bulunulmasına imkân tanımaktadır. Diğer taraftan söz konusu değişiklik çerçevesinde, tacirin ya da temsile yetkili kişinin Devlet veri tabanında imzasının bulunması halinde, ayrıca ticaret sicili müdürlüğüne gidilmesi gerekliliğini ortadan kaldıracak ve işlemlerin tamamen elektronik ortamda yürütülmesine imkân tanınarak ülkemizdeki salgın hastalığın etkilerini azaltmayı hedeflediği görüşündeyiz.
TİCARET ŞİRKETLERİNİN OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTI SÜRELERİNİN DEĞİŞİKLİĞİNE İLİŞKİN DÜZENLEME
Kanun teklifinin 44. Maddesi TTK’ nun 409. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan Anonim Şirketlerin olağan genel kurul toplantılarının faaliyet dönemini izleyen üç ayın sonuna kadar yapılması ile ilgili hükümde değişiklik yapılarak üç aylık sürenin beş aya çıkarılması hakkındadır.
Kanun teklifinin 43. Maddesinde ise TTK m. 409’da yapılması planlanan değişikliğe paralel olarak, TTK’ nun 309. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “Faaliyet döneminin dördüncü ayına kadar denetçi seçilememişse, denetçi, yönetim kurulunun, her yönetim kurulu üyesinin veya herhangi bir pay sahibinin istemi üzerine, dördüncü fıkrada gösterilen mahkemece atanır” hükmündeki “dördüncü ayına” ibaresini “beşinci ayın sonuna” şeklinde değiştirilmesi öngörülmüştür.
Taslağın 46. Maddesinde TTK m. 617/1’de değişiklik öngörülerek anonim şirketlerde olduğu gibi Limited şirketlerde de genel kurullarının faaliyet döneminin ilk beş ayı içerisinde yapılabilme imkânı getirilmiştir.
Yukarıda bahsettiğimiz işbu taslağın 43, 44 ve 46. Maddelerinde öngörülen değişiklikler ile genel kurul hazırlık işlemleri ile finansal tabloların ve denetim raporlarının hazırlanması konusunda ticaret şirketlerinde işlem yoğunluğunun yaşanmaması anlamında kolaylık sağlanması hedeflenmiştir.
ŞİRKETLERİN KÂR PAYI DAĞITIMININ SINIRLANDIRILMASINA İLİŞKİN DÜZENLEME
Taslağın 47. Maddesinde 6102 sayılı Kanuna geçici madde eklenerek kamuya ait şirketler hariç olmak üzere, sermaye şirketlerinin 31.12.2020 tarihine kadar dağıtabilecekleri nakit kâr payı tutarı sınırlandırılmıştır. Anılan geçici madde aşağıdaki şekildedir:
“Devlet, il özel idaresi, belediye, köy ile diğer kamu tüzel kişilerinin pay sahibi olduğu şirketler hariç olmak üzere; sermaye şirketlerinin, 31/12/2020 tarihine kadar dağıtabilecekleri nakit kâr payı tutarı 2019 yılı net dönem kârının yüzde yirmibeşini aşamaz, genel kurulca yönetim kuruluna kâr payı avansı dağıtımı yetkisi verilemez.
Genel kurulca 2019 yılı hesap dönemine ilişkin kâr payı dağıtımı kararı alınmış ancak henüz pay sahiplerine ödeme yapılmamışsa veya kısmi ödeme yapılmışsa
, 2019 yılı net dönem kârının yüzde yirmibeşini aşan kısma ilişkin ödemeler birinci fıkrada belirtilen sürenin sonuna kadar ertelenir.”
Düzenleme kapsamında kamuya ait şirketler hariç olmak üzere, sermaye şirketlerinin 31.12.2020 tarihine kadar dağıtabilecekleri nakit kar payı tutarı, 2019 yılı net dönem kârının %25’ini aşamayacak olup şirket genel kurullarınca yönetim kuruluna kâr payı avansı dağıtım yetkisi verilemeyecektir. Eğer 2019 yılı hesap dönemine ilişkin kâr payı dağıtımı kararı alınmış ancak henüz pay sahiplerine ödeme yapılmamış veya kısmi ödeme yapılmış ise, söz konusu kârın yüzde%25’i aşan kısmına ilişkin ödemeler yılsonuna kadar ertelenmesi öngörülmüştür.
İşbu düzenleme ile ülkemizde yaşanan koronavirüsün ekonomik faaliyetlere de etkisi göz önünde tutularak, şirket kaynaklarının nakit kâr dağıtımı yapılmak suretiyle azaltılmaması, ticaret şirketlerinin mevcut özkaynak yapılarının korunması ve ilave finansman ihtiyacı doğmaması amaçlandığı görüşündeyiz.
- YABANCI SOSYAL MEDYA ŞİRKETLERİNDE TEMSİLCİ ZORUNLULUĞU İLE İLGİLİ DÜZENLEME
Kanun teklifinin 56. Maddesi 5651 sayılı Kanuna ek madde getirilmesini öngörerek günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarının, Türkiye’deki yetkili makamlarca gönderilecek tebligat, bildirim veya taleplerin gereğinin yerine getirilmesi için yetkili en az bir kişiyi Türkiye’de temsilci olarak belirlemekle ve bu temsilciyi Kuruma bildirmekle yükümlü olacağı düzenlenmiştir.
Söz konusu ek maddenin ikinci fıkrasında ise temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen ağ sağlayıcılarına uygulanacak yaptırımlar kademeli olarak düzenlenmekte olup bu konuda Sulh Ceza Hâkimlikleri yetkili kılınmaktadır. Yaptırım olarak ise bildirime rağmen otuz gün içinde temsilci belirlemeyen sosyal ağ sağlayıcının internet trafiği bant genişliğinin öncelikle %50 oranında daraltılması, yeniden otuz günlük süre içinde temsilci belirlenmemesi halinde bant genişliği %95 oranında daraltılması düzenlenmiştir.
Öngörülen düzenlemenin üçüncü fıkrasında ise, Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı, özel hayatın gizliliğini ihlal eden içeriklere ilişkin başvuruda bulunan kişilere en geç 72 saat içinde cevap vermekle yükümlü olacağı düzenlenmiştir. Söz konusu yükümlülüğü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcıları için idari para cezası uygulanacağı da maddede öngörülmüştür. Bu kuruluşların Türkiye’deki kullanıcıların verilerini Türkiye’de barındırmakla yükümlü olduğuna ilişkin düzenleme de maddenin beşinci fıkrasında düzenlenmiştir. Ayrıca işbu ek madde uyarınca hukuka aykırılığı hâkim veya mahkeme kararı ile tespit edilen içerik, sosyal ağ sağlayıcıya bildirilebilir. Bildirime rağmen 24 saat içinde içeriği çıkarmayan veya içeriğe erişimi engellemeyen sosyal ağ sağlayıcısı, doğan zararların tazmin edilmesinden sorumludur düzenlemesi ile yargı merci tarafından hukuka aykırılığı tespit edilen içeriklerden sosyal ağ sağlayıcının da sorumlu tutulması öngörülmektedir.
Sosyal medyada yer alan hukuka aykırı içeriğin kaldırılması veya içeriğe erişimin engellenmesi hususunda içerik veya yer sağlayıcılar bakımından yetkili bir muhatap bulamamak ya da çok geç bulmak, uygulamada sıklıkla karşılaşan bir sorun olduğu bilinmektedir. Bu nedenle söz konusu kanun teklifi maddesi ile 5651 Sayılı Kanunda bulunan boşluğun doldurulması amaçlanmıştır.
Bu değişiklikler kapsamında şu hususu belirtmek gerekir. Torba kanunu teklifi içinde sosyal medyaya ilişkin değişiklikler yersiz bir düzenleme olmuştur. Zira bu konuda böyle bir dönemde alelacele yapılacak bir düzenleme temel hak ve özgürlükler açısından önümüze sorunlu yeni durumlar çıkaracaktır.