Deniz Feneri Soruşturması’nda tutuklu bulunan RTÜK Eski Başkanı Zahit Akman, Zekeriya Karaman, İsmail Karaman, Mustafa Çelik, İzzet Kurum ve Arif Solak nöbetçi mahkeme tarafından 21.10.2011 tarihinde tahliye edildi.
Tahliye kararı ile ilgili olarak mahkemenin (basına yansıdığı kadarıyla); “dört ay gibi bir süre tutuklu kalan şüphelilerin tutukluluk süreleri itibariyle ilerisi cezaya dönüşür” gerekçesine dayandığı, bu nedenle tahliyelerine karar verdiği anlaşılıyor.
Deniz Feneri Soruşturması başladığı andan itibaren yargıya müdahale edildiği, soruşturmanın yönlendirildiği, olayın üstünün örtülmeye çalışıldığı kuşkusu oluşmaya başlamıştı.
Soruşturma başladıktan iki yıl sonra hakkında soruşturma yürütülen kişiler ancak tutuklanabildi. Tutuklamadan hemen sonra da soruşturmayı yürüten savcıların, haksız ve yerinde olmayan gerekçelerle dosyadan el çektirilmesi sonrasında, tahliyelerin gelmiş olması var olan bu kuşkuyu, kuşkudan öteye taşımıştır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinde hangi hallerde tutuklama kararı verileceği açık bir şekilde sayılmıştır. Buna göre; “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir”, tutuklama nedenlerinden biri de “şüpheli veya sanığın davranışları; delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme … sebeplerinin varlığı halinde tutuklama nedeni varsayılabilir” olarak düzenlenmiştir.
Deniz Feneri Soruşturması’na bakıldığında, Almanya’da bir yargılama yapıldığı, yargılama sonunda da suçun işlendiğine ilişkin maddi olgunun mahkeme kararıyla tespit edildiği görülmektedir. Artık ortada maddi olgunun yani suçun oluşup oluşmadığını şüphede bırakacak bir durum kalmamıştır.
Türkiye’de yapılan soruşturma, tamamen iç hukuk prosedürünün işletilmesidir. Tespit edilen maddi olguya yönelik değildir. Alman Mahkemesi’nin bu tespiti; CMK 100. maddesinde belirtilen kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgunun var olduğunu gösteriyor.Soruşturma sürecinde, şüphelilerin evlerinde ve işyerlerinde arama yapılırken suç delilli olarak görülen belgelerin ortadan kaldırılması, bilgisayar hard disklerinin defalarca silinmesi şeklindeki eylemleri de delilleri yok etme ve gizlemedir.
Tutuklama nedenleri, şüpheliler yönünden var olduğu halde, şüphelilerin bir itiraz üzerine tahliye edilmeleri ve bu tahliyeye karşı artık bir itiraz yolunun bulunmaması, yargının işleyişinin vahim bir hal aldığı izlenimini veriyor.
Önce soruşturmayı yürüten savcılar görevden alındı, sonra HSYK müfettişleri tarafından kamuoyunda soruşturmanın yanlış yürütüldüğü, şüphelilerin mağdur edildiği izlenimini oluşturacak şekilde soruşturmayı yürüten savcılar hakkında rapor düzenlendi. Devamında da kamuoyunun PKK’nın son baskını ile sarsıldığı, gündemin terörle yoğunlaştığı bir anda sessizce şüphelilerin tahliye edilmiş olması, “kişiye göre yargı” kuşkusunu güçlendiriyor.
Bu soruşturmada, şüphelilere isnat edilen suç, evrakta sahtecilik, nitelikli dolandırıcılıktır. Bu suçlara, ceza kanununda öngörülen ceza üst sınırlarının yüksek olması nedeniyle, genel yargı uygulamasında tutuklu yargılama yapılır. Bu nitelikteki suçlamalarla muhatap olan herhangi bir şüpheli, soruşturma aşamasında tutuklandıktan sonra dava açılıncaya kadar, yani iddianame düzenlenip ilk duruşma yapılıncaya kadar itiraz üzerine tahliye edilmemektedir.
Yargı pratiğinde, bir kişi tutuklandıktan sonra itiraz üzerine üst mahkeme incelemelerinde sonucun değiştiği istisnadır. Bir kişi basit bir yaralama suçundan dahi soruşturma aşamasında tutuklanmışsa itiraz üzerine serbest bırakılmaz. İtirazı değerlendirmekle görevli hâkim ve itiraza mütalaa veren savcı da dava açılana kadar tutuklu kalması yönünde tavır takınır.
Hatta uygulama o kadar vahim ki, itiraz dilekçeleri itirazı inceleyecek mahkemede, hâkim havalesinden sonra dosyasına girer, dosya hâkimin önüne gitmeden kalemce ret kararı yazılır ve hâkime imzaya gider. Bu kadar kötü uygulanan itiraz müessesesine rağmen Deniz Feneri gibi bir soruşturmada şüphelilerin kısa bir tutukluluk süresinden sonra itiraz üzerine tahliye edilmiş olması rahatsız edici olmadığını kimse söyleyemeyiz. Deniz Feneri kararı veren Mahkemenin başka tutuklu itirazları bu kadar rahat tahliye kararları veriyor mu sorusuna verilecek cevap uygulamanın tarafsız olup olmadığı yönündeki itirazlara açıklık getirmiş olacak.